İstanbul'u Keşfet

topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri topluluk üyeleri
964 Kaşif, 39 Etkinlik, İstanbul ()

Topluluk Giriş Yazısı:


Katıl

 

Topluluğa Katılmak için Giriş Yapın

Fotoğrafçılık

|

İstanbul'u Keşfetmek

|

Ayşen Uslu topluluğa katıldı.
(3 gün önce)
Sezin Şahin topluluğa katıldı.
(4 gün önce)
Ebru Çelik topluluğa katıldı.
(4 gün önce)
Ali Fuat Tekin topluluğa katıldı.
(4 gün önce)
Özgür Erdoğan topluluğa katıldı.
(4 gün önce)
Mehmet Yusuf topluluğa katıldı.
(4 gün önce)
Havva topluluğa katıldı.
(4 gün önce)
Alper Albay topluluğa katıldı.
(4 gün önce)
Berna Ertekin topluluğa katıldı.
(4 gün önce)
Hale Şimşek topluluğa katıldı.
(4 gün önce)

Zafer B .

Yönetici

Öyle rahat takılan sıradan bir İstanbul sever ve İstanbul'da yaşayan biri...

7 Tepeli Istanbul Turu

Pazar, 30 Ekim 2022
9:30
Eminönü Tarihi Mısır Çarşısı Önü
Rüstem Paşa, Hasırcılar Cd. No:14, 34116 Fatih/İstanbul, İstanbul

Sabah saat 09:30 ile 10:00 arasında Mısır çarşısı önünde buluşuyoruz. Sonra aşağıda belirtilen şekilde rotayı takip ederek tarihi yarım ada gezisini tamamlıyoruz.

Cami ziyaretleri, Balat, Eski sokaklar gezilecek. Hava şartlarına uygun giyim için özen göstermek daha rahat olmanızı sağlayacaktır.

Erken gelen olursa Mısır çarşısı önünde beklemek yerine Namlı Pastırmacı'da kahvaltı yapabilir ve katılımcılar geldikçe çay içerek yürüyüşe başlayabiliriz. 

Bugün suriçinde kalan eski İstanbul, yedi tepe üzerine kurulmuştur:
Topkapı Sarayı tepesi.
Çemberlitaş tepesi.
Beyazıt tepesi.
Fatih tepesi.
Yavuzselim tepesi.
Edirnekapı tepesi.
Kocamustafapaşa tepesi.
Nerede bu 7 tepe? İstanbul denilince ilk akla gelen şeylerden biri şüphesiz İstanbul‘un Yedi Tepesi’dir. İstanbul Belediyesinin logosunun da üzerinde bulunan, şairlerin şiirlerine konu olmuş bu yedi tepe nerede biliyor musunuz?
Gayrettepe, Esentepe, Kuştepe, Seyrantepe, Gültepe, Fikirtepe, Çamlıca tepesi gibi tepesi bol şehre adını veren ve en yükseği denizden 70 metre yüksekte yer alan eski İstanbul’un az bilinen 7 tepesi. Bugün suriçinde kalan eski İstanbul, yedi tepe üzerine kurulmuştur:

Aya Sofia
Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 5. yüzyıldan itibaren ise Ayasofya (Kutsal Bilgelik) olarak tanımlanmıştır. Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu boyunca hükümdarların taç giydiği, başkentin en büyük kilisesi olarak katedral işlevi görmüştür.3 kez aynı yerde yeniden inşa edildi Birinci kilise, İmparator Konstantios (337-361) tarafından 360 yılında yapılmıştır. Üstü ahşap çatı ile örtülü, uzunluğuna gelişen (bazilikal) planlı birinci yapı, İmparator Arkadios’un (395–408) karısı İmparatoriçe Eudoksia ile İstanbul Patriği İoannes Chrysostomos arasında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle, patriğin sürgüne gönderilmesi üzerine 404 yılında çıkan halk ayaklanması sonucunda yakılıp yıkılmıştır. (Bugün patriğin mozaik tasviri, Ayasofya’nın kuzey tymphanon duvarında görülebilmektedir.) Günümüzde ilk kiliseye ait herhangi bir kalıntı bulunmamakla birlikte, müze deposunda bulunan Megale Ekklesia damgalı tuğlaların bu yapıya ait olduğu düşünülmektedir. İkinci Kilise, İmparator II. Theodosios (408-450) tarafından 415 yılında yeniden inşa ettirilmiştir. Bu yapının, beş nefli, ahşap çatı ile örtülü ve anıtsal bir girişe sahip bazilikal planda olduğu bilinmektedir. Kilise, İmparator Justinianos’un (527–565) 5. saltanat yılında, aristokrat kesimi temsil eden maviler ile esnaf ve tüccar kesimi temsil eden yeşillerin İmparatorluğa karşı birleşmesi sonucunda çıkan ve tarihte “Nika İsyanı” olarak geçen, büyük halk ayaklanması sırasında 13 Ocak 532 yılında yıkılmıştır. 1935 yılında İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün A. M. Scheinder başkanlığında yapılan kazılarda, bugünkü zeminin yaklaşık 2.00 m altında görülebilen II. yapının Propylon’una (anıtsal giriş kapısı) ait basamaklar, sütun kaideleri ve On İki Havari’yi temsil eden kuzu kabartmaları ile süslü friz parçaları bulunmuştur. Ayrıca anıtsal girişe ait diğer mimari parçalar ise batı kısımdaki bahçede görülebilmektedir. Günümüz Ayasofya’sı İmparator Justinianos tarafından dönemin iki önemli mimarı olan Miletos’lu (Milet) İsidoros ile Tralles’li (Aydın) Anthemios’a yaptırılmıştır. Tarihçi Prokopios’un aktardığına göre, 23 Şubat 532 yılında başlayan inşa, 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmış ve kilise 27 Aralık 537 yılında törenle ibadete açılmıştır. Kaynaklarda, Ayasofya’nın açılış günü İmparator Justinianos’un, mabedin içine girip, “Tanrım bana böyle bir ibadet yeri yapabilme fırsatı sağladığın için şükürler olsun” dedikten sonra, Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey Süleyman seni geçtim” diye bağırdığı geçer.

Süleymaniye Tepesinden
Kanuni Sultan Süleyman'ın gücü ve Mimar Sinan'ın dehasının vücut bulduğu Süleymaniye Camii, 462 yıldır İstanbul'un kalbinde adeta bir mühür gibi duruyor. Osmanlı İmparatorluğunun 10. Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın gücü ve Mimar Sinan'ın dehasının vücut bulduğu Süleymaniye Külliyesi, 462 yıldır ihtişamını koruyor. İmparatorluğun en simgesel yapısı ve konumu ile de İstanbul'un silüetinin en güzel parçası olan külliyenin yapımına 1550 yılında başlandı. Süleymaniye Külliyesi, imparatorluk topraklarının çeşitli yerlerinden getirilen malzemelerle 7 yılda tamamlandı. Tarihçi Peçevi'ye göre külliyenin inşasına 896 bin 360 altın para ve 82 bin 900 akçe, yani yaklaşık 3200 kilo altın harcandı. Külliyenin 7 yıl süren inşasında bin 713'ü Müslüman, toplam 3 bin 523 işçi çalıştı. Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman tarafından verilen anahtarla, devletin ileri gelenlerinin bulunduğu bir törende dualarla "Ya Fettah" diyerek 15 Ekim 1557'de külliyeyi hizmete açtı.

Mimar Sinan Turbesi
Mimar Sinan Türbesi(1489-1588); İstanbul Suriçi Süleymaniye’deki Kanuni Sultan Süleyman külliyesinin kuzey doğu ucunda 1588 yılında kendisi tarafından inşa edilmiştir. Süleymaniye’de, İstanbul Müftülüğü’nün sütunlu kapısından çıkınca hemen solda, Fetva Yokuşu ile Mimar Sinan Caddesi’nin kesiştiği köşede yer alır. Türbenin yanında bulunan Mimar Sinan’ın evi ile sıbyan mektebi günümüze ulaşamamıştır. Süleymaniye Külliyesi haziresinde bulunan Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan türbeleri ile Mimari Sinan’ın türbesi karşılaştırıldığında, Sinan’ın türbesinin oldukça basit ve mütevazı olduğu görülür. Yapı, son derece ahenkli ölçülerle, adeta bir yüzük taşı gibi bulunduğu üçgen alanın en uç noktasına oturtulmuştur. Türbenin çevresini iki yönden yüksek çevre duvarları kuşatmaktadır. Som mermerden yapılmış sebilin arkasında yer alan türbe, yontma küfeki taşı ile mermerden inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın sandukasının önünde hacet penceresinin üzerinde, yekpare mermerden bir kitabe yer alır. Sülüs yazı ile yazılmış bu kitabe Nakkaş Sai’nin eseridir. Yarı açık türbe, birbirine sivri kemerlerle bağlanmış altı sütunun taşıdığı bir kubbe ile örtülmüştür. Kemer ayaklarının masif görünüşleri, köşelerde sütuncuklarla gizlenmiştir. Mimar Sinan’ın sandukasının baş taşının üzerindeki mermer burma kavuk, son derece zarif biçimde yontulmuştur. Türbenin Mimar Sinan Caddesi’ne bakan avlu duvarına on bir, Fetva Yokuşu’na bakan duvarına ise, geometrik şebekeli beş mermer pencere açılmıştır. Türbe içinde Sinan’ın mezarı dışında, üç mezar daha vardır ki, bu mezarlardan ikisinin kime ait olduğu bilinmemektedir. İbrahim Hakkı Konyalı, soldaki mezarın Mimar Sinan’ın ikinci karısı Gülruh Hatun’a, sağdakinin de torunu ve aynı zamanda vakfının mütevellisi Derviş Çelebi’ye ait olduğunu ileri sürmüştür. Türbe içerisindeki üçüncü mezar, Neo Klasik devrin öncülerinden Mimar Ali Talat Bey’e aittir. Ali Talat Bey 19 Ekim 1922’de öldüğünde, arkadaşları onu hayran olduğu Mimar Sinan’ın yanına gömmüşlerdir. Ali Talat Bey’in mezarı üzerine, kendi arzusu dolayısıyla ismini belirten bir kitabe konulmamıştır. Türbe 1922′de sebille beraber tamamen restore edilmiştir. Mimar Sinan Türbesi’nin kuzey ucuna bitişik, çokgen mermer sebil, yalın bir görünüme sahiptir. Kubbesi betonarme olarak yenilenmiştir. Altı adet demir şebekeli pencere ile dışarı açılan sebilin, geniş saçak altını bir sıra mukarnas dizisi çevreler. Türbe 1938 yılında, İstanbul Vakıflar Baş mimarı Vasfi Egeli tarafından restore edilmiştir. Bu onarımda yapının avlu duvarları yıkılmış; lotus ve palmet motifli bir frizle sonuçlanan yeni avlu duvarları yapılmıştır Eski resimlere bakıldığında, yıkılan avlu duvarının muntazam olmayan kaba yontma taştan olduğu, ayrıca bugünkü pencerelerle özgün pencereler arasında da bazı farklılıklar olduğu görülür. Yapı, Süleymaniye Külliyesi restorasyonu kapsamında yenilenmiştir.

Fatih Cami
Cami ve külliyesi, Fatih Sultan Mehmet’in emri doğrultusunda dönemin değerli mimarı Sinaüdddin Yusuf bin Abdullah, nam-ı diğer Atik Sinan, gözetiminde inşa edilmiş. İstanbul’un fethinden 9 yıl sonra, 1462 yılında başlayan caminin inşa süreci 1469 yılında tamamlanmış. Yapı kompleksi tamamlandığında, içerisinde ibadet bölümünün dışında 16 medrese, hastane, konukevi, imarethane, kütüphane ve hamam bulunuyormuş. Hizmete açıldığı dönemde dini bir merkez olmasının yanı sıra cami, külliyesi sayesinde önemli bir sosyal ve kültürel merkezmiş. Türk mimari geleneğinin gelişmiş örneklerinden sayılan cami ve külliyesinin inşası için seçilen alanda önceden, İstanbul’un kurucularından İmparator I. Constantinus’un yaptırdığı Havariyun Kilisesi’nin olduğu düşünülüyor. Şehrin gelişmesinde büyük katkıları olan her iki devlet adamının da Bizans imparatorlarının mezarlarının bulunduğuna inanılan tepeyi ilk inşa ettirdikleri dini yapılar için seçmiş olmaları, ilginç bir ayrıntı olarak göze çarpıyor. Tarihi yapı kompleksi, İstanbul’da çeşitli dönemlerde yaşanan deprem felaketlerin sonucunda büyük zararlar görmüş. Osmanlı zamanında 1509, 1557, 1754 ve 1766 depremlerini ağır hasarlı olarak atlatan yapı, her defasında geniş çaplı yeniden inşa sürecine girmiş. Gerçekleştirilen bu çalışmaların sonucunda yapı, orijinal halini büyük oranda kaybetmiş. Cami, son olarak Gölcük’te yaşanan depremde zarar görmüş ve zemin güçlendirme çalışmalarının ardından 2012 yılında yeniden ibadete açılmış. Fatih Camii, 1932’de ilk Türkçe ezanın okunacağı yer olarak seçilmiş. Caminin en çok ilgi çeken bir diğer bölümü ise hazire. Bu bölüm başta Fatih Sultan Mehmet, eşi Gülbahar Valide Sultan ve Gazi Osman Paşa olmak üzere çok sayıda sadrazamın, şeyhülislamın, müşirin, ilmiye mensubunun ebedi ikametgâhına ev sahipliği yapıyor.
Detay: https://tr.wikipedia.org/wiki/Fatih_Camii

Fatih
Yavuz sultan selim
Yavuz Selim Camii Kanûnî Sultan Süleyman tarafından babası Yavuz Sultan Selim adına yaptırılan cami Fatih Fener'de, Yavuz Selim'de, Yavuz Selim caddesinde Tabakyunus sokağının solundadır. İstanbul'un 7 tepesindeki 7 selatin camilerinden biridir. Haliç'e en yakın olan tepede inşa edilmiştir.
Detay: https://tr.wikipedia.org/wiki/Yavuz_Selim_Camii

Mihrimah sultan camii
Mihr-î-Mâh Sultan Camii İstanbul'un Karagümrük semtinin Edirnekapı bölümünde surların hemen yanında bulunan cami. Banisi Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan'dır. 1562-1565 yılları arasında Mimar Sinan tarafından yapıldı.

Kariye Muzesi
Kariye Müzesi İstanbul'da Karagümrük semtinde Edirnekapı bölümünde bulunan müzedir. Bizans döneminde kilise, fetihten sonra ise cami olarak kullanılmış tarihi bir yapıdır. Kariye Müzesi, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde büyük bir yapı kompleksi olan Khora Manastırı’nın merkezini oluşturan ve İsa’ya adanmış bir kilise yapısıdır. İstanbul (Konstantinos) surlarının dışında kalması nedeniyle binaya Grekçe kent dışı, kırsal alan anlamana gelen Khora ismi uygun görülmüştür. Kariye bu ismin Türkçeleştirilmiş halidir. Yapının inşa tarihi kesin olarak tahmin edilememekle birlikte 6’ncı yüzyılda İmparator Justiniaus tarafından (527-565) şehir dışında harabe şeklindeki bir şapelin yerine yeniden inşa ettirildiği bilinmektedir. Kommenoslar Dönemi’nde Blackhernal Sarayı’nın yakınında olduğu için kilise önemli dini merasimlerde saray şepali olarak kullanılmıştır. İstanbul’un fethi sırasında hiçbir zarar görmeyen yapı, Sultan II. Beyazıd devrinde Sadrazam Hadım Ali Paşa tarafından 1511 yılında camiye çevrilmiş ve yanına bir de medrese eklenmiştir. Kariye Camisi, Bakanlar Kurulu kararı ile 1945 yılında müzeye dönüştürülmüştür. Kilise dışındaki manastır yapıları zamanla yıkılarak kaybolan bina, Doğu Roma sanatında gerek mimarisi, gerek mozaik ve freskleriyle dikkat çekmektedir. Kariye Müzesi Ziyaret Saatleri Yaz Dönemi: 09:00-19:00 (1 Kasım-15 Nisan) Kariye Müzesi Ziyaret Saatleri Kış Dönemi: 09:00-17:00 (15 Nisan-1 Kasım) Kariye Müzesi Tatil Günleri: Her gün ziyarete açıktır.

Balat
Balat, Arnavut kaldırımlı ve rengarenk evlerle dolu dar sokaklara sahip mütevazı bir mahalledir. Burada popüler kafeler ve birinci sınıf galeriler eski tarzda mahalle bakkallarıyla aynı sokakları paylaşır. Ekümenik Rum Patrikhanesi bazilikası, sinagoglar ve Bizans kiliseleri gibi binalar; Yahudi, Rum ve Ermeni topluluklarına ev sahipliği yapan bölgenin kozmopolitan tarihini yansıtır. Kariye Müzesi'nde altın mozaikler ve dikkat çekici freskler bulunur.

Orhan Kemal'in evi
Mehmet Raşit Öğütçü veya kullandığı adıyla Orhan Kemal, toplumcu gerçekçi, Türk romancısı ve oyun yazarı. Adı, Türk edebiyatının büyük ustaları arasında anılan yazar; roman, hikaye, oyun, şiir gibi farklı tarzlarda birçok esere imza atmış olsa da daha çok romancılık yönü ile tanınmıştır. Doğum tarihi: 15 Eylül 1914, Ceyhan Ölüm tarihi ve yeri: 2 Haziran 1970, Sofya, Bulgaristan Tam adı: Mehmet Raşit Öğütçü Filmler: Bereketli Topraklar Üzerinde, 72. Koğuş, Gurbet Kuşları

Detay: https://tr.wikipedia.org/wiki/Orhan_Kemal_M%C3%BCzesi



Topluluk üyeleri yorumları görebilirler.

Yorumlar

Yusuf Bulut
2 yıl önce
Bir Whatsapp grubu kursak güzel olmaz mı ?


Katılımcılar (2)

Zafer
Yusuf